Öğrenciyken Ceza Hukuku dersinde hocamız derse çarpıcı bir örnekle başlamıştı. Alışveriş merkezinde bir bomba patlayacak ve tahminen binlerce insan ölecek, bombanın yerini bilen bir terörist var. Bu teröriste işkence yapmak doğru mudur? Michael J. Sandel, hangi adalet teorisinin doğru olduğunu tartıştığı “Adalet:Yapılması Gereken Doğru Şey Nedir” isimli eserinde bu örneğin bir benzerinden bahseder ve biraz ileriye taşır: Teröristi konuşmaya ikna etmenin tek yolunun onun masum genç kızına işkence etmek olduğunu varsayın, soruya vereceğiniz cevap değişir miydi?
Örneğimizi biraz daha ileri taşıyalım: Ursula K. Le Guin’in Omelas’ı Terk Edenler isimli kısa hikayesinde Omelas isimli mutluluk ve medeniyetin en üst düzeyde hâkim olduğu bir ülkeden bahseder. Ancak bu ülkede yaşayan herkesin mutluluğu bir evin bodrumundaki penceresiz bir odada yaşayan zekâ özürlü bir çocuğun sefil bir yaşam sürüp mutsuzluk içerisinde acı çekmesine bağlıdır. Böyle bir şeyi kabul edebilir miyiz?
Faydacılık anlayışının kurucusu olarak kabul edilen Jeremy Bentham’a göre yapılması gereken en doğru davranış, hazzı en fazla çoğaltan ve acıyı en çok azaltan ve bu sayede faydayı sayısal olarak maksimize eden davranıştır. Yukarıdaki düşünce deneyinde faydacıların en azından bir kısmına göre doğru cevap teröriste işkence yapmanın adil olduğu yönündedir. Bu terörist için acı verici bir eylemdir lakin kalan binlerce kişinin mutluluğunu arttırmaya yöneliktir.
Faydacılığa, bireylerin haklarına saygı gösterme ve sivil özgürlükler konusunda başarısız olma, mutluluğu ve hazzı tek ölçek olarak alıp hesaplamaya dayanan bir alana indirgemek yönlerinden itiraz edilmiştir. Diğer adalet teorilerini savunan kimselerin bilhassa liberteryenlerin hatırı sayılır bir kısmı işkencenin yanlış olduğunu ve hiçbir koşulda hiç kimseye yapılmaması gerektiğini ileri sürecektir.
Şimdi Omelas’tan başka bir ülke hayal edelim, dünyanın en güvensiz ülkelerinden biri, yakın dönemde iç savaş geçirmiş, iç savaşta yamyamlık, tecavüz, çocuk ölümü dahil her türlü kötü şey gerçekleşmiş. Cinayet oranları yüksek, sokakta yürürken öldürülebilirsiniz. Burası dünyanın en tehlikeli ve tekinsiz ülkesi. Bu ülkede yaşayan sıradan vatandaşların mutluluğu ve güvenli bir ülkede insan onuruna uygun şekilde insan gibi yaşayabilmeleri için ülkede işlenen suçun neredeyse tamamını işleyen suçluların bir daha içeriden çıkamayacak şekilde cezaevine atılmasını ister miydiniz? Cevabınız hayır ise böyle heyecan dolu bir ülkede yaşamak ister miydiniz?
ElSalvador, 1991 yılından beri dünyanın en sıkıntılı ülkelerinden birisiydi. 1994 yılında cinayet oranının en yüksek olduğu ilk 20 ülke arasına girdi. Kısa sürede ilk sıraya yükselip 2000 yılına kadar bu konumunu korudu. 2009–2010 arasında ve 2015-2019 arasında birinci sıradaki konumunu korudu.2015 yılında vatandaş başına “100.000 kişide 103” ile dünyada en çok cinayet işlenen ülkelerden birisiydi.
Nayip Bukele’nin izlediği yol suçla ilgili araştırmalara da uygundu. Nüfusun küçük bir kısmı suçun çoğunluğundan sorumludur. (Pareto ilkesi: Etkilerin %80’i etkenlerin %20’sinden kaynaklanır.) Az sayıda mekânda çok sayıda suç işlenir. (Kırık camlar teorisine biraz benziyor.) Şiddet suçlularını hapsetmek, cezaevinden çıktıktan sonra yeniden suç işleme ihtimallerini azaltmaz.
Bukele’nin muhalifleri ve özellikle ABD’de yaşayan bazı siyasiler, araştırmacılar tarafından Cumhurbaşkanının çetelerle anlaştığı için bunun gerçekleştiği iddia edildi. 2022’ye kadar gerçekten de çete üyelerine uygulanan baskıyla birlikte bu şekilde bir anlaşma vardı. Çete üyelerine gardiyanların kötü davranması engelleniyor, fast food yemelerine izin veriliyor ve rakip çete üyeleriyle birbirlerini öldürmelerine kimi zaman izin veriliyordu. 2022’de bu anlaşma bozulduktan sonra çeteler El Salvador’daki şiddet hareketlerini, katliamlarını arttırdılar. Cumhurbaşkanı ve ekibi baskılarını arttırınca cinayet oranları bu baskılar neticesinde daha da düştü.
Güncel rakamlar aşağıdaki grafikte belirtildiği şekildedir (Not: Çetelerin kendi arasında ve polisler arasındaki çatışmalarda öldürülen ve çete üyesi olduğu iddia edilen kişilerin ölümü cinayet sayılmıyor ve rakamlara yansımıyor. Çete üyelerinin neredeyse tamamının hapiste olduğu nazara alınırsa bunların önemli rakamlar olmayacakları düşünülebilir.):
El Salvador örneğine kadar sivil özgürlükçülerin ortaya koyduğu ve güçlü bir şekilde dayandığı en mühim örnek Norveç örneğiydi. Norveç'te hapishaneler lüks şekilde dizayn edilmiş. Mahkûmlar ciddi paralar harcanarak başarılı bir şekilde rehabilite edilmeye çalışılıyor, mahkumların yeniden suç işleme oranları ise çok düşük. 2011’de 77 kişinin yaşamına mal olan bombalı saldırıdan sonra bile bazı kurbanların aileleri dahi Norveç’teki adalet ve cezalandırma sistemini savunmaya devam etti.
Faydacılığa getirilen eleştirilerin ve bu minvaldeki düşünce deneylerindeki esas problem bunların çoğu zaman insanların duygularını sömürüp onları ikna etmeye çalışacak şekilde tasarlanmış olmalarıdır. Çete üyeleri masum bir kız çocuğu değil, teröristler ise Omelas’ta yaşayan engelli çocuk değil. Sivil özgürlükçülerin anlamadığı başka bir mesele ise El Salvador’un Norveç olmadığıdır. Bu iki ülke arasında IQ ortalaması, refah seviyesi, kültürel farklılık, eğitim ve diğer pek çok konuda uçurum mevcut. Norveç’e benzeyen ülke sayısı çok azken El Salvador gibi olan pek çok ülke var. El Salvador örneği bu yüzden güvenli bir ülkede yaşamak ideali ve suç işlemenin ortadan kaldırılması konularında çok önemli.
Yazının Orjinali: GÜVENLİ BİR ÜLKE MÜMKÜN MÜ? (EL SALVADOR ÖRNEĞİ)
Kaynakça
Sandel M. J. (2008) Adalet Yapılması Gereken Doğru Şey Nedir? (Çev. M. Kocaoğlu 2022) Ankara: Felix Kitap
(https://elsalvadorinfo.net/homicide-rate-in-el-salvador/)
https://www.richardhanania.com/p/the-midwit-meme-and-the-denial-of
https://twitter.com/cremieuxrecueil/status/1738978247122067675?t=C_Ky6gFJIT0xmsoiEylYjA&s=19
https://twitter.com/cremieuxrecueil/status/1653986180482965505?t=j0GqTTQdCUs9RGvwV9svLQ&s=19
https://twitter.com/whyvert/status/1626346977091809281?t=dSGlgSjWeJmVB7YCVUSXqA&s=19
https://tr.wikipedia.org/wiki/Pareto_ilkesi
https://twitter.com/uhcensored/status/1628056524806320130?t=QPemIK0xWUMQnIBftC6oOA&s=19
https://twitter.com/uhcensored/status/1627034970853089280?t=ojqJpvcouDR0yl30vXvFnw&s=19
https://twitter.com/uhcensored/status/1631598124350205952?t=YQnmBovlGwaxSqBOYeWZLw&s=19
https://twitter.com/uhcensored/status/1578781692038615040?t=ZOTIqsk91YDQO4_axJmtZg&s=19
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48932195
Nereyi İşgal Edelim — Michael Moore-Norveç’teki hapishaneleri tanıtıyor)
Cevabı olmayan bir meseleyi dile getirmişsiniz. Sizin söylediklerinize genellikle katılıyorum ama aramızda bu aramızda bir nüans farkı olduğunu sanıyorum. O yüzden bu yorumu yapmak istedim.
Doktora yaparken El Salvador'lu bir öğrenci ile aynı evi paylaşmıştım. O nedenle diğer Latin Amerika ülkelerine göre El Salvador'a daha fazla ilgi duymuşumdur. Bukele'nin, bazılarınca aşırı bulunan önlemleri sonunda, dile getirdiğiniz gibi El Salvador'da suç istatistiklerindeki düşüş gerçek.
Fakat,
(1) Bu sürdürülebilir mi? Suç çetelerinin rasyonel insanlar olduğunu kabul edersek, ilk şok geçtikten sonra yeni şartlara adapte olacaklardır diye tahmin edilebilir. Filipinler'de de Duarte'nin ilk dört yılında cinayet sayısı dramatik bir şekilde düştü ama sonra yine artmaya başladı. Bukele seçileli beş sene oldu. Bakalım gelecek beş sene ne olacak?
(2) Buradan başka ülkeler için dersler çıkar mı? Cevabını zaten siz vermişsiniz. Çıkmaz. Nasıl Norveç deneyimi El Salvador için geçerli değilse, El Salvador deneyimi de Norveç için geçerli değildir.
(3) Daha temel bir düzeyde, etik olarak sakıncalı bir sorun. İnsan hayatı, 'fungible' değil. Her insan hayatının ayrı değeri var. Elimde bir elma var, onu verince beş elma kazanacaksam, bu iyi bir alışveriş olur gibi düşünülecek bir şey değil.
Kırık camlar paradigmasından bahsetmişsiniz. Bence o ayrı bir konu. O paradigma, büyük suçları önleyebilmek için en ufak suçlara bile hoşgörü gösterilemez gösterilmemeli yolunda. Yani kanun harfi harfine küçük büyük tüm suçlar için uygulanmalı. İlk başta masraflı olur ama uzun vadede suç azalacağı için polisiye masraflar da azalır. Katılmamak mümkün değil ama, bu kadar sarih bir prensip söz konusu olduğu zaman bile, suç işleyenler ve suçu önlemeye çalışan polisler arasındaki ilişkiler bazen çok girift olduğu için işler yine karışabiliyor.
Karışık bir iş vesselam. Ama yazınızı ilgi ile okudum. Hele ULG'ye referansınız çok hoşuma gitti. Okumayalı belki kırk sene oldu o kitabı. Vakit bulursam tekrar okuyacağım. Le Guin'in bu konudaki tüm nüanslara vurgu yapmış olduğuna eminim. İlk okuduğum yaşta bu nüansları farkedememiş olabilirim. O yüzden tekrar okumakta yarar var. Bu konuyu, yeterince nüanslı olmasa da, hatta neredeyse kör kör gözüm parmağına irdeleyen bir yeni kitap okudum geçenlerde: Exordia. Vakit bulup okursanız ne tepki vereceğinizi merak ediyorum. Kendi sayfamda değerlendirmiştim bu kitabı geçen ay. Benim düşündüklerim orada yazıyor.