Bu seneki Arjantin seçimleri Javier Milei’yi basit bir muhaliften uluslararası bir yıldıza çevirdi. Gerek tiyatral performansı ve tutkusu gerek kamera karşısındaki enerjisi insanlara, Bolsonaro ve Trump gibi diğer müesses nizam karşıtı "manik-karizmatik" liderleri hatırlatıyor. Modern hükümetlerinin ve ana akım siyasetin; düşen hayat kalitesi, şehirlerin suç ile dolup taşması, ekonomik çöküntü ve "zombi" kitlesel göçlerin karşısındaki başarısızlıklarına, insanların haklı bir tepkisi olarak Milei figürünün yükselişini izliyoruz. Bu insanları "popülist" olarak yaftalamak bile tam olarak doğru değil zira Trump ve Bolsonaro gibi kişilerin cesaret ve kabiliyet eksiklikleri sebebiyle birçok "uzman", popülist siyasetin bittiğini ve küresel teknokratların kazandığını ilan etti. Bu görüş, belli başlı tüm yönetimlerde açıkça hissedilen, modern dünyanın temel problemini, yani insan sosyal sermayesinin gerilemesini kavramakta güçlük çekiyor.
Bazı ülkelerde beceriksiz muhalifleri popülist olarak etiketlemek doğrudur ama çoğu ülke için bunu söylemek isabetli değildir, hatta Brezilya'da sıkça popülist olarak ana akım Batı medyasında karşımıza çıkan Bolsonaro bile mücadelesini, Brezilya ekonomisini yokuş aşağı süren kızıl demagoglara karşı, varlıklı çiftçiler ve küçük işletme sahipleri ile verdi.
Fakat bu karakterlerin kişisel tereddütleri ve hataları, en başta onları popülerleştiren sorunların kaybolduğunu göstermiyor. Ayrıca yine bu sorunları, "dört boyutlu makyavelist bir satranç" oynayan, kaostan beslenen kabiliyetli bir gizli elite atfetmek de doğru değil. Olayları manipüle eden kimse yok, her şey gerçekten çok aptalca ve olaylar zincirinde gerçekten kabiliyetli kimse yok. Bundan dolayı, Trump’lar Bolsonaro’lar ve Milei’ler ortaya çıkmaya devam edecek ve hepsi de aynı kişisel takıntılara sahip olacak. Önümüzdeki yıllar eğlenceli geçecek gibi duruyor.
Milei'in küresel bir yıldız olması, hem sağda hem soldaki "ana akım karşıtı" çevrelerde, birçok kişinin Milei'in tiyatral performansının dışında dediklerini pek de dinlememesinden dolayı bazı rahatsızlıklara yol açtı. Bu kişiler keskin zekâları ile Milei’in bir liberteryen olduğunu ve hükümet harcamalarının azalmasını, programlarının hatta bazı bakanlıklarının kaldırılmasını gerektiğini düşündüğünü fark ediyor. Bu fikirler ana akım muhaliflerinin 2017'de üzerinde durduğu noktalara ters zira Liberteryenlik NPC ideolojisi olarak reddedilirken, liberteryenlik 2015-16 ön seçimlerinde Trump’ın yıktığı serbest piyasa retoriğine sahip cumhuriyetçi partinin eski muhafazakarları ile özdeşleştiriliyor. Ana akım muhalifler tarafından sahiplenilen pek belirsiz fikirler ise Trump hükümetinin stratejisti Steve Bannon ile ilişkilendirilen ekonomik popülizm veyahut ekonomik milliyetçilik diye adlandırılabilir. Tüm süregelen tartışmalar gibi bu eleştirilerin de bir yere kadar haklılık payı var. Liberteryenlik, CATO ve Mises enstitüleri1 gibi bir taraftan teorik ideologlar ile, bir taraftan da Paul Ryan gibi isimlerin öne çıktığı reelpolitik kanadı ile ünlenmesine rağmen 2016'da sadece Trump’tan dolayı değil, o yıllara kadarki başarısızlıkları sebebiyle büyük ölçüde itibar kaybetti. Ron Paul tarzı samimi ve dürüst liberteryenizm politik mücadeledeki yetersizliğini tartışmak –sebebi ne olursa olsun– gerçekten ilgi çekici lakin şu an bunun zamanı değil. Son birkaç yılda sağ cenahın sözde muhalif çevrelerinde ortaya çıkan ve şimdi ana akım dergileri ve yayınları aracılığıyla bir tür "direnişin" kamusal sesi olarak ileri sürülen bu “Bannoncı” veya “ekonomik popülist” konsensüsüne biraz olsun değinmek istiyorum. Aslında yeterince sorgulanmamış basit sloganlardan oluşan bu öğretinin yaygın kabul görmesi nedeniyle, sağ giderek Chomsky tarzı Marxoid bir profesöre benziyor; ton balığı lekeli ucuz ceketiyle IMF, Dünya Ekonomik Forumu, Neoliberalizm, “hiperkapitalizm” ve Sermaye, “atomizasyon”, “yerli ve geleneksel toplulukların yok edilmesi” hakkında konuşurken; “sosyalizmle ilişki kurma”, “sınıf analizi”, “çok uluslu işçi sınıfı demokrasisi” gibi kavramları, sanki bunlar en yeni ve en devrimci fikirlermiş ve sanki "burjuva Anglo Liberal” düzenine karşı milyonlarca kentsel proletaryanın öncüsü olmasının gerçek bir ihtimali varmış gibi kendinden emin bir heyecanla savunuyor.
Yukarıda bahsettiğim tartışmalar ve bu insanların kopyaları Arjantin'e onlarca senedir hâkim. Buna rağmen 2015 ve 2016 yıllarında sözde uzmanlar ve entelektüeller dezenformasyon kampanyalarına başlamadan önce kitlelerin bu şarlatanlara yönelik haklı endişelerine cevap veremediler. Arjantin, onlarca yıldır limitsiz güce sahip “Bannoncı” veya “ekonomik popülist milliyetçi” bir hükümete sahipti. “Muhafazakâr sosyalistler” ve “muhalif sağ” veya kendilerine hangi aptal ismi koymak isteyen güruh, istedikleri her şeyi elde ettiler, taleplerini fazlasıyla aldılar. Peron2, çoğunlukla silah zoru ile uygulanan politikalar ile, Arjantin toprak sahibi üst sınıfını tamamen ezdi ve İngiliz etkisinden özgür, milliyetçi ve popülist bir ekonomi getirdi ve bunları sıklıkla aile değerlerini överek ve gelenekselci bir dil kullanarak yaptı. Eğer muhafazakâr sosyalizm istiyorsanız, işte size uzun süreli bir deney. Ardından birkaç on yıl sonra meyvelerine bakın:
Arjantin’in kapılarının kitlesel göçe sonuna kadar açıldığı gerçeğini tekrardan hatırlayın. Amerika'daki popülist milliyetçilerin savunduklarını çok daha agresif bir şekilde yineleyen Peronistlere rağmen bu yapıldı. Sol-popülist ve ekonomik popülist platforma sahip ülkelerin veya bölgelerin hep aynı sonuca ulaşmasını gerçekten ilginç buluyorum. İrlanda’da, İspanya'daki Bask Bölgesi'nde de –ki ETA, PKK gibi bölgenin ruhunu taşıyan ve enternasyonal milliyetçi solun son güvenilir ve eski teşkilatlarından– aynı politika değişiklikleri vuku bulurken şehirler göçmenler ile dolduruldu. Bu tür partiler iktidara sahip olmadıklarında, göçmenlerin "ucuz işgücü" olarak, düzenbaz kapitalistler tarafından distopik "Elysium" filmindeki gibi bir orbital istasyon inşa etme planının uğursuz bir parçası olarak içeri alındıklarını ima ederler; böylece bazen gerçekten samimi bir şekilde, göçü durduracaklarını ve dolayısıyla iş piyasasını, ücretleri ve ekonomik durumu iyileştireceklerini alt ve orta sınıfa vaat ederler. Ancak iktidara geldiklerinde, sol-popülist partiler göçmenlerin asla kapitalistler tarafından makyavelist nedenlerle getirilmediğini keşfederler; en fazla, kapitalistlerin satın alındığı ve tüm kapitalistlerin değil, sadece bazı endüstrilerin kâr elde etmelerine izin verildiğini ve bu yüzden uyum sağladıklarını anlarlar. Ancak dikkatiniz dağılmasın, yineliyorum ama özne kapitalistler değil. Esas mesele, göçmenlerin aslında sol ve "zengin ya da eğitimli" –sıklıkla orta sınıfın da dahil olduğu değişken bir tanım– zümreye karşı olanlar tarafından siyasi müşteriler ve siyasi araçlar olarak getirildiğidir. Bunun altında yatan mantık, yani en basit haliyle "eğitimli vatandaş karşıtlığı" bir süre sonra "ekonomik popülist" partiler için dayanılmaz hale gelir. Eğer pozisyonunuz “fakir ve muhafazakâr çoğunluk karşısına çürümüş ve dejenere elitleri almak” ise; milyonlarca yabancı, fakir “geleneksel aile insanını” müttefik olarak görmemeniz için bir neden var mı? Ekonomik popülistler, başlangıçta açık milliyetçi ve etnik retoriğe sahip olsalar bile, her zaman yeni müşteriler ithal etmek lehine bu durumu terk edecekler ve bunu yapmaları kendi fikir dünyaları ile o kadar da çelişmez. Çoğu durumda, aslında özellikle ırksal, ulusal veya etnik-kültürel bir dil kullanmazlar; birçok popülist, bir solcunun “küreselleşmeye”, “IMF’ye”, “uluslararası Anglo-Liberalizme”, “uluslararası elitlere” ve benzeri şeylere karşı çıkarken, belirli bir ülkenin veya bölgenin demografik ve kültürel özelliklerini korumak isteyeceğini düşünerek aptalca bir hata eder. Hatta ve hatta Arjantin’de olduğu gibi milyonlarca Paraguaylı, Perulu ve Bolivyalının ithal edilmesi (aynı İrlanda ve Bask bölgesi gibi) “küreselleşmeye, sermayeye ve Neoliberal atomizasyona karşı yerli dayanışma içinde bizimle duracak iyi aile insanlarını ithal ediyoruz” gibi bir saflik ile de okunabilir, aslında olan da budur.
Arjantin'de "düşman" kavramı etrafındaki söylem, Peron döneminde "Recoleta'nın3 Anglofil varlıklı ailelerinden, "dürüst amelelik yapmak istemeyen, entelektüel, avokado tostu yiyip sinemaya giden, “dejenere zengin beyaz çocuklarına” doğru sinsi ama keskin bir şekilde kaydı. "Evet, onlara lanet olsun ben Bolivia Pachamamita'dan geliyorum, dürüst bir sendikalıyım ve bu elitler in karşısındayım". Aslında Peron ile de durum pek farklı değildi; sadece o zamanlar yabancıları ithal etmek zorunda değildi. Diğer Güney Amerikalı "popülistler" gibi uzak eyaletlerden beyaz olmayan "dürüst emekçi" insanları getirdi ve sosyal yardımlar, özel hizmetler ve hediyeler ile oylarını satın alarak onları hâkim sınıfa karşı kullanabileceği siyasi müşteriler haline getirdi.
Bu her gelişmiş halkın yaşadığı, “kitle demokrasisi” altında modern ulusların ölümünün ve tükenmesinin hikayesidir. Diğer bir ilginç konu ise “muhafazakâr-sosyalist”, "popülist" Peronist hükûmetin Arjantin’i, eşcinsel evliliğin yasal olduğu ilk ülkelerden biri yapması; zira bu tür partilerin ve hareketlerin kimlik politikaları ve öz değerleri kuruluşta başka bir şey ifade eder ve sonrasında tamamıyla değişir. En sonunda geriye kalan şey sadece yıllardır değişmeyen kripto-sol siyaset ve sonuçlarıdır.
Ekonomik popülizmin ve solculuğun gerçek milliyetçiliğe ve otokton halka nasıl ihanet ettiği meselesi ilginçtir ve incelenmelidir; ancak özellikle ekonomik vaatlerinin yerine getirilememesi, şu anda Arjantin'de Milei'in yükselişinin gerçek ve en büyük nedeni. Arjantin yıllardır Amerikan muhaliflerinin şu an istediği her şeye sahipti ve bu politikalar Arjantin’i, doğal kaynakları ve insan sermayesi göz önünde bulundurulduğunda Amerika Birleşik Devletleri ile yarışması gereken bir ülke iken, Venezuela ile yarışır hale geldi. Özellikle kötü hükümet ve zararlı kültürün bir ülkeyi bu kadar harap ettiği daha iyi bir örnek düşünemiyorum. Doğu Avrupa veya Avrupa'nın diğer bölgelerinin aksine, Arjantin'in bahanesi yok: ne Rusya ne de başka bir işgalci, olmayan savaş-doğal afetler. Cennetvâri bir iklim ve izolasyon. Kültürlü, yüksek okuryazar zeki bir nüfus. Tümü kötü siyasi kararlar, korkunç bir siyasi kültür, belki genel olarak zararlı ve global Güney'e ait kültür unsurları tarafından harap edildi.
Hepsi de ezici vergilendirmelerle, sosyal adalet adına yapılan ve tüm girişimleri yok eden düzenlemelerle, nihayetinde nüfusun iyi, zeki ve yetenekli kısmının aptal ve esmer çoğunluğa hizmet yolunda köleleştirilmesiyle sonuçlanan "ekonomik popülizm" tarafından mahvedildi ki bu çoğunluk kendini beğenmiş “birlik” diline başvuran önemsiz politikacılara oy verebilsin. Bu kadar basit. Sol, Arjantin'de liberteryenizmin “fiili beyaz üstünlüğü” olacağı konusunda haklı. Aslında ABD’de de bu konuda haklılar, ancak "muhalif sağ" beyin takımı, yerel düzeyde zaten yüksek oranda vergilendirilen beyaz “işçi sınıfının” kendilerine ve çocuklarına yönelik ırksal yasal engellerin ortadan kaldırılmasından ve vergilerinin düşürülmesinden kazançlı çıkmayacağına kendini ikna etmiş durumda –bu Neoliberalizm olurdu! "Muhafazakâr popülist sosyalizm" yoluyla, yani onlardan daha fazla vergi alarak ve bu vergileri çeşitli hükümet çalışanlarının ellerinden geçirip akladıktan sonra "kredi" ya da "hizmet" olarak geri aktararak bu işi yaparlar. Kim bunlar? Hiçbiri devlet bürokrasisine girmediği için "alternatif sağ", “Bannon taraftarı” ya da "muhalif muhafazakâr sosyalist" beyin takımı değil, Shaniqua ve Chantelle’lerden4 oluşan asalaklar. Belki pornoyu yasaklamak işe yarayabilir! Ama özgürlüğe başvurmak çok basmakalıp. Paul Ryan gibi anılmak istemezsiniz, değil mi?
Amerika ve özellikle Fransa'daki müesses nizam karşıtı grupların, kendilerini hapsettiği köşe –yıllarca basitleştirilmiş dogmaları aptalca birbirleriyle takas ettikten sonra, Arjantin'deki açık gerçekliği göremez hale geldikleri bir yer... Milei gibi birinin neden özgürlük vaadine rağmen değil bilakis bu vaatlerin sayesinde oraya yükseldiğini göremiyorlar… Önümüzdeki bu birkaç yıl içinde aşılması zor olabilir. Hayatın son derece regüle ve sıkı biçimde kontrol edildiği ABD'de ve Batı’da, gerçekleri örten "loser" [ezik] retoriği "hiperkapitalizm" ve "atomizasyon" gibi absürt sloganlar altında yetenekli gençlerin rahat bırakılmalarından ziyade devlet yardımına ve himayesine ihtiyaçları olduğunu düşünerek korkunç bir biçimde yanılıyorlar.
Arjantin'deki deneyimlerimden bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum: Olağanüstü kahve ve harika Balkan usulü hamur işi yapan bir kafenin sahibi, Arjantin doğumlu Hırvat bir iş kadını ile hoş bir sohbet ederken birden torunlarının Arjantin'deki geleceği hakkındaki kaygısından ötürü ağlamaya başladı. Hepsi zeki, iyi eğitimli, beyaz yakalı kişilerdi ve tam olarak bundan dolayı gelirlerinin çoğu onları "atomize" bireyci kimlikleri yüzünden azarlayan ve asıl önemli olana yani topluma geri vermeyi hatırlatan parazit bir hükümet tarafından sömürülüyordu. Bu insanlar, ABD ve Avrupa standartlarında en fazla alt-orta sınıf olarak kabul edilecek bir yaşam tarzına ve imkânlarına sahip olmalarına rağmen; beyaz yakalı çalışanların dürüst emekçi adamın kanıyla beslenen yüksek maaşlı asalaklar olduğunu gururla iddia eden bir hükümet tarafından bilerek yoksullaştırıldılar. Arjantin'de ortalama bir iş arayan her zeki insan aynı şeylerden şikâyet ediyor; ezici vergiler, boğucu bir fırsat eksikliği ve daha iyi maaş alan, küstah, ırksal bir motivasyonla hıncını çıkaran "işçi sınıfı"... Otobüs şoförleri ortalama beyaz yakalının iki veya üç katı para kazanırken, beyaz yakalının boynundaki ağır vergiler "çok uluslu işçi sınıfı" uğruna haraç namına alınıyor. Bunların hepsi gerçekte hiçbir karşılığı olmayan ABD ve Avrupa'da gittikçe artan "hiperkapitalizm" söylemlerine rağmen yapılıyor. Modern hayat, herhangi bir zeki veya hırslı insan için sistem adına kuruyuncaya kadar sıkılmaktan ibaret. Bu "sistemi" şu an detaylı olarak anlatamam ama basitçe özetlemek gerekirse modern yaşam; hayatı boyunca mısır unuyla "foie gras5" gibi, zorla şişmanlatılmış obez bir "Chantelle"in düşük maaşlı sağlık profesyonellerinin kahramanca çabalarına rağmen hastanede ölmesi için sömürülmekten ve aşağılanmaktan ibaret. Arjantin'de bu depresif döngü ise kaçınılmaz ve her anı kapsayan bir hale getirildi. Yüksek vergilere rağmen asla karşılığını alamadığın sosyal hizmetler, ortak bir politik veyahut sosyal hayatın yoksunlığı ve pis sokaklar. Artık eskinin iyi mahallelerinde bile favelalar ve çadır kentler var. Onlarca yıllık küreselleşme karşıtı ekonomik-popülist ve muhafazakâr siyasi dil ve politikalar, Batı'daki "muhaliflerin", "neoliberalizm" olarak adlandırıldığı şeyin hiçbir kötülüğünü durdurmamış aksine olabildiğince hızlandırdı.
Milei bu durumu ve demokrasinin kaçınılmaz sonuçlarını durdurmaya yönelik son çare ve muhtemelen başarısız olacak girişimlerin sonuncusudur. Kitle demokrasisinin döngüsünü –sahip olanlardan çal ve oy karşılığında sahip olmayanlara ver, ve eğer sahip olmayanlar tükenirse insancıl bir dil ile başka ülkelerden "sahip olmayanlar" ithal et– bunu durdurmak bir süre mümkün olabilir, ancak bu döngü altında işler periyodik olarak o kadar kötüleşir ki ara ara çeşitli koalisyonlar ile Milei gibi veya ondan önce Macri gibi biri seçilebilir. Ancak bu liderler amaçlarına ulaşmak için bir devrimin veya belki de iç savaşın kaçınılmaz olacağı kadar radikal reformlara ihtiyaç duyacaklarını çabucak anlarlar ve bu yüzden korkarak vazgeçerler. Süreç bir sonraki krize kadar devam eder ancak sona ermez, zira her şey bitene kadar sona eremez.
Arjantin gibi bir ülkenin nasıl ortadan kalkacağını öngörmek kolay, büyük bir iflas muhtemel duruyor. Arjantin ismiyle belki elli yıl sonra bir bölge var olacaktır ama bundan bile emin değilim. Şu ana kadar bahsettiklerimin sonucunu hali hazırda görebilirsiniz; hiçbir zeki, hırslı genç bu tarz bir ucubelik içinde sonsuza kadar köle olmak istemez; bu yüzden Kosta Rika, İspanya veya Avrupa'nın çeşitli yerlerine gittiğinizde kaçmış Arjantinlilerle karşılaşıyorsunuz.
Ülkenin çılgın kadın yasaları da bu hikâyenin bir başka parçası ve on yıllardır süren "antiglobalist ekonomik popülist demokrasisi"nin bir başka sonucu. Arjantin'de bir erkeği "ihbar edebilmek" bir kadının mutlak hakkı ve –ne kadar önemsiz veya delilsiz olursa olsun– usul ve belirli aşamalardan yoksun olan bu ihbarlar sonucunda erkek haklarından mahrum edilir ve hayatı mahvedilir. (Amerika'da muhalif sağ çevrelerinde bu tür şeylerden şikayet etmek son zamanlarda statü alçaltıcı bir hale geldi: O sıkıcı Manosphere6 adamlarından biri olmak istemezsiniz değil mi? Gerçekten önemli olan Küresel Kapitalist Elitlerin yönetimine son vermek bunu unutma...) Dolayısıyla Arjantin, nitelikli halkının önemsiz olmayan bir kısmının kelimenin tam anlamıyla militan feminizm tarafından siyasi zulme uğradığı için kaçmak zorunda kaldığı ilk ülke olabilir. Ayrıca Arjantin on yıllar süren "ekonomik popülist" aptallığından dolayı, yılların tecrübesiyle serveti en ustaca gizlemeyi öğrenmiş halka sahiptir ve bu nedenle zenginler ya hali hazırda kaçmıştır, kaçıyordur ya da yolsuzluk ve diğer yöntemlerle nesilden nesle aktarılan serveti gizlemeyi veya yurtdışına kaçırmayı öğrenmişlerdir. Devam edebilirim ama tüm bu örnekler aynı şeyi anlatıyor: Sonuç olarak ülke; erkeklerinin büyük bir yüzdesi, yetenekli Avrupa kökenli nüfusu ve servetiyle birlikte, kendisine bu özel ülke olma özelliğini veren unsurları yavaşça kaybederek ortadan kalkacak. Tahminimce bu yüzyıl içinde nihayetinde var olmayı bırakacak.
Milei gibi biri bunu tersine çevirebilir, ancak sadece demokrasiden vazgeçerek ve militarizasyon ile... ABD ise buna muhtemelen izin vermez. El Salvador'un kurtuluşu için çeteleri ve şiddeti durdurmaya izin verdiler ama kendi programından farksız başka bir ülkedeki "ırksal marksizmin" durdurulmasına izin vereceklerini zannetmiyorum. Ancak tarih sürprizlerle doludur ve bazı halklar beklenmedik gizli enerjilerini gösterebilirler; yanılıyor olmayı ve Milei veyahut başka birinin bu süreci Güney Amerika'da durdurmasını ve başkalarına örnek olmasını umuyorum... her ne kadar muhtemel olmasa da.
Arjantin'in muhtemel geleceğinin projeksiyonu ve şu andaki hali; becerikli, varlıklı, yetenekli ve ucube olmayan güzel insanlarının göçü olacak. Peki en sonunda kaçacak bir yer kalacak mı?
Yazının orjinali: The Populist Moment Never Happened
Yazar: Bronze Age Pervert
Çevirmen: byzéli
Editör: Fahri Sağyürek
ABD’deki enstitüler. Liberteryenizmin bayraktarı konumundadırlar.
Juan Domingo Perón Arjantinli asker ve siyasetçi. Arjantin’de 1946-55 ve 1973-74 arasında başkanlık yapmıştır.
Buenos Aires'in müreffeh bir mahallesi
Günümüzde yaygın Afro-Amerikan isimleri.
Foie gras (foie = karaciğer, gras = yağlı, şişman), Fransızların kaz ve ördek ciğerinin yağlandırılması yoluyla elde ettiği yiyecek.
İnternet kültüründe genç erkeklere tavsiyeler verilen blog/ vlog ekosistemi.